Paris Antlaşması ve Enerji Verimliliğinin Anlamsızlığı!!! (Özgün yazım)
Bu tarz eleştirel makaleleri Özgün ve Politik doğrucu olarak iki başlıkta yazma kararı alıyorum canım ülkemin insanı birşeyler ile özellikle araçlar ile duygusal bağ kurmayı seviyor ve sevdiği şeyi eleştirdiğinde duyguları ile oynanmış gibi hissediyor. Bu sebepten sert eleştiri okumayı sevmiyorsan makalenin sonundaki politik doğrucu olan şeklini okuyabilirsin.
Uluslararası Anlaşmalar ve Uygulama Zorlukları
Giriş
50 yaşına merdiven dayamış bir birey olarak şu çok dikkatimi çekiyor doğumumdan bu gününe kadar ne kadar kaynak tükettim? En önemlisi de bu kaynakları tüketmeyi ben istemedim gönül ister ki bir beyaz eşya ile bir ömür geçirmek.
- 5 defa çamaşır makinesi
- 3 defa bulaşık makinesi
- 4 defa kombi
- 3 defa TV
- 2 buzdolabı
- 12 tane mobil telefon
- 9 tane PC
- 3 defa koltuk takımı
- 2 defa karyola
- 3 defa yatak
- 4 klima
- 1 Otomobil
· Çay ve Kahve mak., tost mak, elektrik süpürgesi, saç kurutma, mutfak robotu, su arıtma, fırın, ocak, mikrodalga, ütü, modem, tablet vb…
Yıllar önce okuduğum bir makalede bir ailenin ömrü boyunca 50 kamyon çöp ürettiği yazıyordu. Bence ölçüm doğru ya sizce? Her 3 günde bir çöpe ayrıştırmadan attığınız çöpleri düşünün…
Televizyonda Paris antlaşması konseyine konuşma yapan 16 yaşındaki bir kız çocuğu konuşmasının içinde “gelecek nesillerin katilisiniz” demişti bu tarz keskin sözleri genelde hep çocuklara söyletirler; bir yetişkin bu sözü söylese büyük ihtimal şöyle cevap verirdik “ne yapalım bu yüz yılın çocuklarının katili mi olalım!” devamını da getiririmde neyse.
Bu tüketim çılgınlığı ve sonucunda soykırım aslında 3200 yıllık bir hikayedir ve genetik olarak bu soykırım korkusu DNA’mıza işlenmiş durumdadır.
Musa ile Firavun arasında geçen hikâyeyi hepimiz biliriz. Firavun Mısır’a hükmederken nüfusu kontrol altında tutabilmek için her zaman ilk doğan erkek çocuklarını toplatıp katletmiştir. Musa bu oyunu bozan ve halkı çöle sürüp kölelerden başarılı bir kabile yaratan bir lider. 10 emirden 6. ise "öldürme" olmuştur. 3. ise “Allah’ın adını boş yere anma” boş yere dini bir konuda konuştuğum için özür dilerim. Bu sebeptendir ki soykırım deyince bir şeylerin kötüye gideceğini dna’mızda hissediyoruz.
Paris Antlaşması, enerji verimliliğini artırmak ve çevresel etkileri azaltmak amacıyla uluslararası düzeyde kabul edilen önemli bir belgedir. Ancak, bu antlaşmanın uygulanmasında ve enerji verimliliği konusunda yapılan çalışmalarda önemli hatalar ve saçmalıklar bulunmaktadır. Bu makalede, Paris Antlaşması'nın hedefleri, uygulama süreçleri ve enerji verimliliğinde karşılaşılan sorunlar ele alınacaktır.
Hedefler
Paris Antlaşması, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçişi teşvik etmek gibi hedeflere sahiptir. Bu antlaşma, ülkelerin belirli taahhütlerde bulunmasını ve bu taahhütlerin yerine getirilmesini öngörmektedir. Ancak, bu hedefler doğrultusunda ilerleme kaydedilmesine rağmen, bazı ülkeler ve sektörler hala enerji verimliliği konusunda önemli eksiklikler göstermektedir.
- En büyük sorun kapitalizm çarkları içinde
sürekli yenilik yapmak ve olabildiğince ürün satmak zorundasınız yoksa
insanları yönetemezsiniz. Bu psikolojik pazarlamadan vazgeçmek gerekli.
- Yeni bir ürün üretme sürecinde 30 yıl parça ve
servis garantisi vermeniz bir mecburiyet olmalı.
- 30 yıl servis ve yedek parça sağlayamayan
üreticiler devlet tarafından yaptırımlara maruz bırakılmalı.
- Ürünleriniz son kullanıcın youtube üzerinden
izleyerek tamir edebilecekleri kadar basit tasarlanmalı.
- Yazlım güvenlik desteği 7 yıl ile sınırlı; bu
süre sonsuz olmalı ve cihazı bozmamalı. Birçok insan elektrikli otomobille
sıcak bakmıyor çünkü 10 yıl içinde cep telefonlarına yapıldığı gibi araçlarının
yazılım güncelleme sonucu yavaşlatılacağı, bozulacağı veya yüksek yazılım
güncelleme maliyetlerine zorlanacağından korkuyorlar.
- Yazılım ile cihazları şimdilik PC ve Cep
telefonlarını kullanılamaz duruma getiriyorsunuz ama ilerleyen süreçte
elektrikli otomobillerde yazılım ile kullanılamaz duruma getirmeyeceğinizin
garantisi verilmeli.
- Cep telefonlarının yazılım ile kullanılamaz
duruma getirilmesine karşı bir önlem alınmalı.
- Bazı ürünler kiralanabilir olmalı ama her şey
değil. Kira bedeli ürünün fiyatının 3’te 1’ine gelmeli ve bir arabayı satın
almaktansa kiralamanın çok avantajlı olması gerekli.
- İnsanların gelecek nesillere miras bırakma
hakları ellerinden alınmamalı. Ev, Arazi, altın vb… İnsanların hareketleri
kısıtlanacak ise yaşam alanları rüya gibi olmalı.
- Kimsesi olmayanlardan kalan mülkiyetlerin diğer
toplum üyelerine satışının yapılması daha adalet ile sağlanmalı. Vakıflara,
fonlara devredilmemeli veya yok edilmemeli.
- Birden fazla aracı veya gayrimenkulü olanlara
kademeli vergi ödetilmeli. 1 evin varsa 1 birim vergi ödersin 2. Evin olursa 1
birim vergi ödersin 3. Evin olursa bu evi kiraya veremezsin ve üzerine 3 birim
vergi ödersin. Şeklinde bir politika evi olmayan insan kalmamasını
sağlayacaktır.
- Kapitalizm daha önceki yazımda bahsettiğim algı
yüzyılı yazımı okuyabilirseniz aslında tüm sorunlar 90 yıl önce başlıyor reklam
ve propaganda sonrası kitlelerin nasıl yönlendirileceğini keşfeden Edvar
Berneys ve çevresindeki nörologlar insanları ne istediğini bilmeyen zombilere
çevirdikleri anlamalı ve pazarlama faaliyetlerine bir kısıtlama getirilmeli.
Nasıl ki içki, sigara, ilaç gibi alanlarda reklam kampanyaları yapmak yasak ise
aynı şekilde temizlik ürünleri, araba, ev reklamları gibi yüzlerce tüketime
yönelik algı yönetimleri bitirilmeli.
- İnternette gezen algı operasyonları acilen
durdurulmalı ve disipline edilmeli.
- İnsanların zaman ve paralarını daha efektif
nasıl kullanabileceklerinin önü açılmalı telefon satıcıları gibi insanların
emeğini fahiş fiyatlara sömüren oluşumlar dizginlenmeli.
- Okullarda global ahlak tüketim ahlakı dersleri
verilmeli.
- firmalar ürünün yedek
parçasını 30 yıl ve daha uzun bir süre üretmekle sorumlu olmalı.
- Avrupa gibi gelişmiş ülkeler 10 yaşındaki bir
arabayı tamirci olmadığı için hurdaya atıp presleyip parçalamayı bırakmalı bu
hem geri kalmış ülkelere kötü örnek oluyor hem de adaletsizliği tetikliyor.
Herkesin internet ile birbirine bağlandığı bu yüzyılda “biri yer biri bakar
kıyamet bundan kopar” sözüne kulak verilmeli buna gelişmiş ülkelerin daha
dikkat etmesi gerekiyor.
- Geri kalmış ülkelerin çöp yakması engellenmeli.
Atmosfer herkesin ortak malı.
- Marketlerin bozulan ürünleri çöpe dökmesi ciddi cezalara neden olmalı.
Kapitalist bir bakış açısı ile maddeleri okuduğunuzda maddeler aslında çok çocukça ve yerine geririlmesi imkansız gibi. Bu sebepten Başlığı Enerji Verimliliği ve İklim Krizinin Anlamsızlığı olarak seçtim.
Kapitalin 1. sorunu insanı nasıl çalıştırabilirim bu alanda koca bir bilim ordusu çalışıyor desek yalan olmaz. Ama temeli bir insanın çalışmasını veya üremesini istiyorsan o insanı muhtaç bırakmaktır. Stalinin tavuğu hikayesindeki gibi.
Kapitalin 2. sorunu insan ile işi bitince bu fazlalığı ne yapacağıdır. Cengiz Han'ın Çinliler ile yapacağı savaşın öncesinde yaverine dönüp "biz bukadar çinliyi nereye gömeceğiz" sorununa benzer bir sorun.
POLİTİK DOĞRUCU ve AKADEMİK BİR DİL İLE ANLATIM
Giriş
Küresel ısınma ve iklim krizi, çağımızın en önemli sorunlarından biri olarak uluslararası gündemin ilk sıralarında yer almaktadır. Bu krizle mücadele etmek amacıyla imzalanan Paris Anlaşması gibi uluslararası mutabakatlar, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve sürdürülebilir bir gelecek inşa edilmesi hedefini taşımaktadır. Ancak, bu hedeflerin pratik uygulamaları incelendiğinde, temelinde yatan tüketim kültürü ve kapitalist ekonomik sistemin mantığıyla çelişen önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu metin, Paris Anlaşması'nın sunduğu çözümlerin yüzeyselliğini, sürekli büyüme ve tüketim döngüsüne dayalı mevcut sistemin derin çelişkilerini ve bu döngüden çıkışa yönelik potansiyel alternatifleri analiz etmektedir.
Tüketim Kültürü ve Kaynak Tükenmesi
Günümüz modern toplumunun temel dinamiği, sürekli yeni ürünlerin üretimi ve tüketimi üzerine kurulmuştur. Bireysel bir yaşam döngüsü boyunca biriktirilen eşya listesi, bu tüketim çılgınlığının boyutlarını gözler önüne sermektedir. Beyaz eşyadan elektroniğe, mobilyadan otomobile kadar uzanan ürünlerin kısa ömürlü olması, yalnızca ekonomik bir yük oluşturmakla kalmamakta, aynı zamanda ciddi bir kaynak tükenmesi ve atık üretimi sorununa yol açmaktadır. Bu durum, atık yönetiminde ve geri dönüşümde yaşanan zorluklarla birleşerek, ekolojik sistemler üzerindeki baskıyı artırmaktadır.
Bu bağlamda, "gelecek nesillerin katili" gibi keskin ifadeler, mevcut tüketim alışkanlıklarının ahlaki boyutunu sorgulayan radikal bir eleştiri olarak görülebilir. Bu eleştiri, bireylerin ve toplumların bu döngüdeki sorumluluğunu vurgularken, aynı zamanda mevcut ekonomik yapının bu tür bir eleştiriye karşı savunma mekanizmalarını da ortaya koymaktadır.
Kapitalizmin Yapısal Çelişkileri ve Mühendislikli Eskime
Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşılmasının önündeki en büyük engellerden biri, kapitalist sistemin temel işleyiş prensipleridir. Sistem, sürekli yenilik ve satış döngüsüne dayanır; aksi takdirde büyüme durur ve sistemin sürdürülebilirliği tehlikeye girer. Bu durum, özellikle "planlı eskitme" veya "mühendislikli eskime" (planned obsolescence) kavramıyla somutlaşmaktadır.
Bu bağlamda, ürünlerin servis ve yedek parça garantilerinin süresinin uzatılması, hatta 30 yıla çıkarılması ve onarımın kullanıcılar tarafından kolayca yapılabilmesi gibi radikal öneriler, mevcut ekonomik modelin temelini sarsan bir eleştiriyi barındırmaktadır. Bu tür düzenlemeler, üreticileri kısa ömürlü ürünler tasarlamaktan caydırarak, kaynak kullanımını azaltma ve tüketimi dizginleme potansiyeline sahiptir.
Teknoloji ve Tüketim: Yazılımın Rolü
Teknolojik ürünlerdeki yazılım desteğinin belirli bir süreyle sınırlı olması ve sonrasında cihazların işlevsiz hale getirilmesi de modern tüketim kültürünün bir parçasıdır. Bu durum, özellikle akıllı telefonlar ve elektrikli araçlar gibi teknolojik ürünlerde kullanıcı haklarının ihlali ve kaynak israfı olarak değerlendirilmektedir. Bu cihazların yazılımla kasten yavaşlatılması veya işlevlerinin kısıtlanması, tüketicileri sürekli yeni modellere yönlendirmektedir. Bu nedenle, yazılım desteğinin sınırsız hale getirilmesi ve cihazların yazılım güncellemeleriyle bozulmasının engellenmesi gibi öneriler, teknoloji şirketlerinin sorumluluklarını yeniden tanımlamayı amaçlamaktadır.
Döngüsel Ekonomi ve Kiralama Modelleri
Sürekli mülkiyete dayalı tüketim modeline karşı, bazı ürünlerin kiralanması gibi alternatif modeller önerilmektedir. Bu yaklaşım, özellikle otomobiller gibi yüksek maliyetli ve sık değişen ürünler için kaynak verimliliğini artırabilir ve atık oluşumunu azaltabilir. Ancak bu modellerin, kullanıcıların mülkiyet ve miras bırakma haklarına zarar vermeden, adil ve sürdürülebilir bir şekilde uygulanması gerekmektedir.
Sonuç
Paris Anlaşması ve benzeri uluslararası mutabakatlar, iklim krizine karşı atılan önemli adımlar gibi görünse de, temelinde yatan kapitalist tüketim mantığına meydan okumadıkları sürece hedeflerine ulaşmaları mümkün değildir. Gerçek bir değişim, yalnızca uluslararası politikalarla değil, aynı zamanda ürünlerin yaşam döngüsünü uzatan, onarım kültürünü teşvik eden, ve sürekli tüketim algısını dizginleyen yapısal reformlarla mümkün olabilir. Bu reformlar, çoklu mülkiyete yönelik vergilendirme, reklam ve algı yönetimi faaliyetlerinin kısıtlanması, ve eğitim sistemine tüketim ahlakı derslerinin eklenmesi gibi radikal politikaları içermelidir.
Bu kapsamlı dönüşüm, bireyleri "muhtaç bırakarak" çalıştıran ve işlevsiz hale gelen insanları "fazlalık" olarak gören mevcut sisteme karşı, kaynakların adil dağıtıldığı ve insan emeğinin değerinin korunduğu bir yeni ekonomik ve sosyal düzenin inşa edilmesini gerektirmektedir. Aksi halde, iklim kriziyle mücadele söylemleri, mevcut tüketim çarkını döndürmeye devam eden anlamsız bir çabadan öteye geçemeyecektir.

0 Yorumlar
Ferhat YILDIZ Web sayfasına gönderdiğiniz yorum incelendikten sonra yayına alınacaktır. Yorumunuz için teşekkürler...